Kurucusu İtalya’nın ilk kadın doktoru Maria Montessori olan Montessori Metodu son dönemde çok kouşulan, çok merak edilen bir olgu. Montessori Metodu insan ruhuna ve sosyal doğasına değer veren, çocuğun sosyal, duygusal, bilişsel, fiziksel olarak her yönden gelişmesine önem gösteren bir yaklaşım olarak, çocuk eğitiminde kullanılmakta olan bir metod, bir pedagojidir.

Çocuğun bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına, bireysel öğrenme hızına ve karakter özelliklerine uygun bir pedagoji olduğundan, klasik diyebileceğimiz eğitim metodlarına bir alternatif olmuş ve özellikle Geçen yüzyılın sonlarından günümüze, yaklaşık son 20 yıldır- klasik eğitim sisteminin mutsuz bireyler yetiştirdiğinden olsa gerek- yayılmaya ve konuşulmaya başlamıştır. Eğitim Bilimciler 20. yüzyılın başında İtalyan Doktor Maria Montessori tarafından geliştirilmiş bu pedagojiyi yeniden keşfetmiştirler.

Ülkemizde ve dünyada Montessori Eğitimi veren okullar açılmış ve klasik eğitim veren eğitim kurumlarına bir alternatif teşkil etmektedir. Peki ama nedir bu Montessori Eğitimi?

Çocuklar Montessori Metodu ile eğitim alırlarsa kesin daha mutlu daha özgüvenli yetişkinler mi oluyor? Anne babalar çocuklarının Montessori Metodu ile eğitim almalarını sağladıklarında, onları geleceğe daha mı iyi hazırlamış oluyorlar? Montessori Eğitimi her çocuğa uygun mu? Daha da önemlisi Montessori Metodu ile eğitim verdiğini söyleyen her eğitim kurumu ne derece Montessori eğitimi uygulayabiliyor?

Bu sorulara çok net cevaplar bulabilmek çok kolay değil. Bu sorular ve cevaplar çocukları okul yaşına gelmiş ve gelecek olan ebeveynler için daha da bir önem kazanıyor.

İnternetten araştırabilirsiniz. Ancak bilgi çokluğu ve çeşitliliği arasında kaybolabilirsiniz.

2016/2017 Eğitim Yılı başlarken uluslarası medya devi The Huffington Post’un Fransız versiyonunda “Montessori Okulları hakkında Doğrular ve Yanlışlar” başlıklı yazı, bize göre Montessori okulları hakkında, uluslarası basında şimdiye kadar yayınlanmış en başarılı yazı. Montessori Okulları hakkında hiçbir fikri olmayanlar için son derece aydınlatıcı bir yazı. Diğer yandan Montessori okulları ve Metodu hakkında bir sürü araştırma yapmış ve sonunda kafası karışmış olanlar içinde iyi bir kılavuz olabilecek bir yazı. Yazı her ne kadar Fransa’daki ebeveynlere yönelik olsa da, ülkemizde ki anne babalara da faydalı olabileceğini düşünüyoruz.

O zaman gelin söz konusu yazıya bir göz atalım:

Google, Amazon ve Wikipedia’nın kurucuları Montessori okullarına gittiler. İngiliz Kraliyet Ailesi’nden Prens George Ocak 2016’da bir Montessori Anaokuluna başladı. 20. yüzyılın başında İtalyan Doktor Maria Montessori tarafından geliştirilen bu eğitim metodu son yıllarda Fransa’da tekrar ilgi odağı oldu. Özel mağazalarda “Montessori” etiketli oyuncaklar yoğun ilgi görmekte.

Çocuğun kendi ritmine göre öğrenmesini mümkün kılan Montessori Yöntemi konusunda “her kafadan bir ses çıkıyor”. HuffPost eğitim bilimciler ve Montessori eğitmenlerine sorular sordu:

Montessori Eğitimi Toplumun sadece bir kesimine (elitine) hitap ediyor: DOĞRU (şimdilik)

Montessori okullarının hepsi özel okullar, devlet yardımı almayan okullar. Bu da tabi çocuklarını bu okullara gönderen ebeveynler için yüksek okul ücreti demek. Sırf Montessori eğitimi alsın diye devlet okulu yerine bu okullara çocuğunu gönderen ebeveyn sayısı az. (Ülke genelinde 25000 çocuk)

Bu durum yavaşta olsa değişmekte, devlet okullarındaki öğretmenlerden bazıları kendi sınıflarında Montessori pedagojisi uyguladıkları atölyeler organize etmeye çalışıyorlar. “Public Montessori” derneği bu yöntemi sınıfında uygulamak isteyen öğretmenlere malzeme ödünç veriyor örneğin.

Montessori Yönteminde Çocuklar kafalarına göre takılıyorlar, canları ne isterse onu yapıyorlar: YANLIŞ

Montessorİ okulları hakkında bilmeden, tanımadan yapılan en yaygın eleştiri olsa gerek. Muhtemelen gerçketen en uzak eleştiri aynı zamanda, Montessori yönteminde bir program ve pedagoji var, bunu yöntemle ilgili eğitim almış eğitmenler bu eğitimi uygulayabiliyor.

“Montessori okullarında öğrencilerden bazı beklentilerimiz var tabi” diyor Sylvie Esclaibes, bir Montessori okulu kurucusu ve yöneticisi olarak. “Çocuk yapacağı aktiviteyi ve kullanacağı materyeli seçer, işi bittiğinde de onları yerine koymak zorunda. Burada gerçek anlamda bir seçim özgürlüğü var ama belirli bir çerçeve içinde.”

1992 yılından beri okul müdürü olan Sylvie Esclaibes, Montessori sınıflarında kuralların nasıl öğrenildiğine dikkat çekiyor. “Senenin başında bir sürü ön çalışmamız oluyor. Öncelikle davranışlar üzerine yoğunlaşıyoruz. Bir sınıfta tercih edilen bir aktivite için sadece bir tek materyel bulunur, dolayısıyla çocuklardan sabırlı olmalarını bekleriz. Kuralların daha kolay anlaşılabilmesi için daha büyük çocuklardan yardım alırız. Montessori eğitimine daha önce başlamış olanlar daha genç olanlara yol gösteririler.”

Celine Alvarez, Fransız Eğitim Bakanlığı’nın bir projesi kapsamında, bir devlete bağlı bir ana okulunda 3 yıl boyunca bir çalışma yapmış. Doktor Montessori’nin çalışmalarını Nörobilim ve Dilbilim ışığı altında yeniden ele almış. Bu çalışmanın sonunda yazmış olduğu kitapta tanıklık ettiği süreci anlatıyor: Çocukların yaptıkları hiçbir şey rastgele değildi. Aksine çocuklara kuralları açık ve net olarak belirtilmiş ve belirli bir çerçevede sağlamış olduğumuz özgürlük, onlara güven veriyordu. Sağladığımız düzen onları kısıtlamıyor tam tersine onları özgür kılıyordu. Herkes doğal bir şekilde grup içinde kendine yer ediniyor, kendi özgünlüğünü ve kendi rengini gruba getiriyordu.

Montessori okulları resmi bir eğitim programı takip etmiyorlar: DOĞRU ve YANLIŞ

Sylvie Esclaibes’e göre, velilerin Montessori okul tercihi yaparken dikkat etmeleri gereken en önemli husus bu. Esasen hem Milli Eğitim Programını takip etmek aynı zamanda Montessori yöntemi uygulamak mümkün. Devlete bağlı ya da devletten yardım alan okullar milli eğitim programlarına bağlı kalmak zorunda, oysaki özel olan okullar yani tamamen bağımsız olanlarda, sadece Montessori yöntemi uygulanıyor ve bu okulların öğrencileri ortaokul ve lise bitirme sınavlarına dışarıdan giriyorlar. Ancak tamamen bağımsız olsalar bile, milli eğitimin bazı asgari hedeflerine öğrencilerini ulaştırmak zorundalar. Bu konuda düzenli olarak bakanlık müfettişleri tarafından teftiş ediliyorlar.

“Montessori okullarında Milli Eğitim Programlarına sadık kalınsa bile, esas olan konuların işleyişinin diğer geleneksel okullara göre daha farklı olmasıdır” diyor akademisyen ve eğitimbilimci Nicolas Go. Montessori eğitimi ile ilgili Fransa’da pek çok kitabı bulunan ve aynı zamanda Fransa Montessori Vakfı yönetim kurulu üyesi Charlotte Poussin Montessori okullarında Milli Eğitim Programlarına uyulmasa bile belirtilmiş olan temel hedeflere karşı duyarlı olduklarını belirtiyor. Montessori eğitmenlerinin düzenli olarak çocukların kaydettikleri ilerlemeler hakkında rapor hazırladıklarını ve bu sayede Montessori bilmeyen öğretmenlerinde bu çocukları değerlendirmelerinin kolaylaştırdığını ifade ediyor.

Montessori eğitimi almış bir öğrencisonrasında klasik eğitim veren bir liseye gittiğinde çok zorlanıyor: YANLIŞ

Fransa’nın kuzeyinde, sosyolog Yves Reuter Freinet Eğitim Sistemi’ni uygulayan bir okulu incelemiş. Meslektaşının çalışmalarına destek veren Lyon2 Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim Görevlisi Françoise Carraud, “bu okulda okuyup sonrasında devlet okullarına geçen öğrencilerin adaptasyonu son derece kolay oldu” diye ifade ediyor.

“Montessori Pedagojisi çocuğa bağımsızlık ve özgüven sağlıyan bir yöntem. Bu eğitimi aldıktan sonra herhangi bir sisteme adapte olmakta sıkıntı çekmezler” güvencesini veriyor Sylvie Esclaibes. Nicolas Go ise bu öğrencilerin hiçbir zaman başarısız olmadığını ancak Montessori’den klasik okula geçtiklerinde geleneksel sınıftaki pasiflikten şikayetçi olabilirler.

 

Montessori Pedagojisi odaklanma problemleri olan, otistik davranış paterni gösteren, normal standartlardaki okullara gidemeyen çocukla

ra yönelik bir pedagojidir: YANLIŞ

Başlangıçta İtalyan çocuk doktoru Maria Montessori (1870-1952) Roma’nın bir semtindeki (San Lorenzo) fakir çocularla ve hastane ortamında engelli çocuklarla çalışmıştır. Bugün Montessori okulları tüm çocuklara hitap etmektedir. Maria Montessori, geliştirmiş olduğu pedagojik yöntem sayesinde, toplum tarafından dışlanmış çocukların ilerleme kaydettiğini görünce bu pedagojinin tüm çocuklara uygulanabileceğine kanaat getirmiştir.

Çocuğun ihtiyaçları ve kendi ritmine daha uygundur: DOĞRU

Bir Montessori sınıfında, çocuklar özgürce kalkıp dolaşabilir. İzin istemeden tuvalete gidebilirler ve canları istediğinde aktivite değiştirebilirler. Gün içinde eğitmen tek tek öğrencilerinin yanına giderek onlara yeni aktiviteleri tanıtır. Sonra öğrenci canının istediği gibi tek başına istediği kadar bu aktiviteyi yapar ya da başka bir aktiviteye geçer. Çocuk eğer isterse vaktini diğerlerini seyrederek veya ne aktivite yapacağını düşünerek geçirebilir. Her çocuk kendi ritmine göre öğrenme sürecini yaşamaktadır. Montessori yönteminin dikkate aldığı en önemli unsur “her çocuğun öğrenmeye aç olduğu dönemler olduğu gibi, daha sakin ve pasif olduğu dönemlerin olduğudur” diyor Nicolas Go.

Peki ama herkesin bireysel farklılıklarını dikkate alarak, çocuğun kendi ritminde öğrenmesine imkan tanıyarak grubun kaynaşmasını, bir sınıf ortamı sağlamak mümkün oluyor? Tabi ki çocuklar birbirleriyle yardımlaşıyorlar ancak çoğunlukla aktivtelerini kendi başlarına yapıyorlar. “Bir Montessori sınıfında çocuklar bir grup olarak değil, bir bireyler topluluğu olarak görülmekte” diyerek eleştiriyor Françoise Carraud. “Oysa okul kollektif bir yapı, bir şekilde bir parçası olmanız gereken kollektif bir yapı. Elbette, devlet okullarındaki pedagojik yaklaşımlarla ilgili sıkıntılar var ama bazı okullarda olan biteni öğrenseydi Maria Montessori mezarında rahat uyuyamazdı. Bu okullarda ön plana çıkan değerler: kişisel gelişim, orijinal olabilme, yaratıcılık.. Bu değerler bana pedagojiden ziyade ekonomik kalkınma ve şirketlerde ön plana çıkan değerler gibi geliyor.” diye ekliyor.

Montessori eğitimi alan çocuklar hayatta daha başarılı oluyorlar / daha bağımsız oluyorlar: YANLIŞ

“Montessori yönteminde çocuklar daha mutlu olabilir ancak sürecin geri kalanı konusunda son derece temkinli olmak lazım. Devreye giren başka pek çok faktör var, çocuğun hayatta başarılı olması için okul seçimi tek kılavuz olamaz.” diye açıklıyor Nicolas Go konuyu. Françoise Carraud bu konuda daha açık konuşuyor: ” ne Montessori ne başka bir pedagoji çocuğun yaratıcılığını arttırma garantisi verebilir”.

Montessori eğitimi 68 kuşağının sahiplendiği ve ebeveyn otoritesini yerle bir eden bir yöntemdir: YANLIŞ

Çocukları için Montessori yöntemini tercih etmiş ebeveynler büyük çoğunlukla bu pedagojiyi araştırmış kişilerden oluşuyor. Çocukları Montessori okuluna giden ebeveynlerin okulla aynı frekansta olmaları lazım. Bu tam anlamıyla bir hayat tarzı tercihidir. Ama şunuda kabul etmek lazım, yetişkin/çocuk ilişkisi Montessori’de geleneksel tarzdan farklı. Montessori eğitmeni kendini eğittiği çocuktan üstün görmez ve ebeveynlere fikir alışverişine ayırılacak zaman önem verir.

Nicolas Go’ya göre bu pedagoji geleneksel otorite anlayışımızı kökünden sarsıyor. “Eğer ebeveyn otoritesi, bir kaş-göz hareketiyle çocuğun her komuta boğun eğdiği bir disiplin ise, evet Montessori yöntemi bunu yerle bir ediyor ve iyiki de böyle yapıyor! Bunun dışında hiç bir şeyi yerle bir ettiği yok. Çocuk eğitmene, diğer çocuklara ve kurallara saygı duyuyor. Eğitmenleri ve ebeveynleri onun iyiliği, bağımsız bir birey olabilmesi için çaba sarfederler. Çocuk onlara bu sebeple saygı duyar”.