Sinan Eren

 

İstanbul?dan Boston?a dönünce hayatın burada ne kadar hızlı aktığının bir daha farkına vardım. Özellikle mühendislik eğitimi almakta olduğumu belirtmem de fayda var. Gözlemlediğim kadarıyla buradaki hemen her profesör öğrencilerle beraber araştırmalarda çalışıyor. Öğrenciler çoğunlukla araştırmalara, üretime yönlendiriyorlar. Örneğin geçen dönem ders aldığım kimya profesörü 30 küsür öğrenciyle aynı anda 6 araştırma projesi yürütüyor. Araştırmalarda her gün yeni bir teknoloji geliştiriliyor. Zaten geliştiremeyip bu alanda devamlı olmak isteyenlerde hayata pek tutunamıyor.

Peki paranın bu kadar birincil planda olduğu bir yerde, insan nasıl olur da önceliklerini paradan farklı belirleyebilir? Her ne kadar birilerine yardım etmek için bilimle, teknolojiyle uğraşsa da, işin sonunda para ortaya çıkıyor. Acaba yapılanların kaçı gerçekten hastalara tedavi, birilerine yardım için yapılıyor? Ya da kaçı resumé ya da alınan patentleri endüstriye sunup işlere ortak olmak için?

Paranın bu zamandaki önemi tartışılmaz ancak ilk endişemizin para olması insan kişiliği üzerinde tartışmasız çok büyük etkiler yaratır. Daha hırslı, kıskanç, açgözlü bir insan topluluğu? Fakat her insan da bu kategoriye girmez. Ancak bu kategoriye girenler de ürettikleri teknolojilerin ileride nasıl etkiler yaratacağını düşünmezler.

Yetiştirilen öğrenciler de, resumé kaygısı, mezun olduktan sonra sağlam bir meslek bulma kaygısı içinde kendilerini bu üretim toplumunun içinde bir yerden başka bir yere koştururken buluyorlar. Peki durup da hangi güzel amaç için çırpındığımızı düşünüyor muyuz(Tabi eğer var ise)? Steve Jobs?un Stanford?daki konuşmasında söylediklerini hatırlayalım: ?If today were the last day of my life, would I want to do, what I am about to do today?? (Bugün hayatımın son günü olsaydı, bugün yapacaklarımı gerçekten yapar mıydım?)