Aslında söz konusu klasik bir savaş stratejisinden ibaret. Savaş halinde yeni bir silah deniyorsanız eğer, savunmanızı gözden geçirmeli ve ona göre önlem almalısınız. Uygulayacağınız yeni bir savaş startejisi karşı tarafıda startejilerini gözden geçirmeye teşvik etmektedir. Uygulananan ve uygulanacak savaş stratejileri söz konusu savaş alanı insan vücuduysa eğer daha da büyük bir önem taşımaktadır. Evet, antibiyotiklerle bu ilaçlara her geçen gün daha dirençli hale gelen bakteriler arasındaki savaştan bahsediyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün Nisan sonunda yayınladığı bülten ?Dünya çapındaki büyük tehlikeden? bahsediyordu. Bültene konu olan tehlike yıllarca hayat kurtarmış olan antibiyotiklerin artık etkisiz kalması ihtimaline dikkat çekiyordu.

DSÖ’nün raporunu takiben dünya basınına verilen bültende ?yaygın bir bağırsak bakterisi olan, ve tedavi edilmediği takdirde ölüme yol açabilecek enfeksiyonlara sebep olabilen Klebsiella pneumoniae’ye karşı kullanılan Karbapenem antibiyotik grubu enfeksiyonun yayılmasını engel olamamaktadır. Bakterinin kazanmış olduğu dirençten dolayı bazı ülkelerde Klebsiella pneumoniae enfeksiyonu tedavisi gören hastaların yarısında olumlu sonuç alınamamaktadır.

Klebsiella pneumoniae bakterisi pnömoni gibi, hematolojik enfeksiyonlar, yeni doğanlarda ve yoğun bakım hastalarında görülebilen bazı enfeksiyonların nozokomiyal enfeksiyonlarda (hastane ortamında kapılan enfeksiyonlar) başlıca etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

Klebsiella pneumoniae bakterisine ?süperbakteri? adı veriliyor. Çünkü bu bakteri NDM-1 adı verilen bir savunma mekanizmasına sahip. Açılımı New Delhi metallo-bêta-lactamase olan savunma (ilk defa Hindistan’da Yeni Delhi şehirndeki araştırmacılar tarafından keşfedildiği için) aslında son derece basit bir mekanizmaya sahip. Karbapenem, penisilin ve sefalosporin grubuna ait antibiyotiklerin ortak özellikleri bir beta-laktam çekirdek bulundurmaları. Bu çekirdek üremekte ? çoğalmakta- olan bakterinin hücre duvarı oluşumunu engelliyor. Ancak NDM-1 sistemini geliştiren bakteriler buna karşı bir strateji geliştirmişler. NDM-1 enziminin içerdiği çinko antibiyotiklerdeki beta-laktam çekirdeği parçalayıp ilacı etkisiz hale getiriyor.

Kanada’nın Hamilton kentindeki (Ontario) McMaster Üniversitesi araştırmacılarından Gerry Wright’ın özetlediği gibi NDM-1’i bir numaralı halk düşmanı olarak görmek lazım! Birden bire ortaya çıktı, ağır ve tehlikeli enfeksiyonları tedavi etmeye yarayan antibiyotikleri işe yaramaz hale getirdi. Gerry Wright Antibiyotiklere Direnç konusunda uzmanlaşmış bir laboratuvarı yönetiyor. Ünlü Nature dergisinin 26 Haziran tarihli sayısında, Gerry Wright ve ekibinin NDM-1’in etkisini azaltmada başarılı olan ?aspergillomarasmine A? (AMA)’yı bulduklarını öğreniyoruz. Aspergillus versicolor mantarından elde edilen bu molekülün çinko iyonlarına bağlanıp ?süperbakteriler?deki NDM-1’in antibiyotiklere bağlanamadığını bu sayede antibiyotiğin tekrar etkili olabileceğini öğreniyoruz.

Kanadalı ekip keşiflerininin etkinliğini öncelikle laboratuvar ortamında denemişler. Son 10 yılda Rusya, Hindistan, Pakistan, Avustralya, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’dan temin ettikleri bakteri kültürleri üzerine. Sonuç: %90 AMA molekülü adjuvan olarak kullanıldığında bakteriler antibiyotiklere yeniden ?duyarlı? hale geliyorlardı. Ekibin çalışmasında bir sonraki aşama ?in vivo? yani hayvanlar üzerinde yapılacak denemelerdi.

Klebsiella pneumoniae enjekte edilmiş (ölümcül dozda) farelerin bazılarına sadece antibiyotik, bazılarına sadece AMA, üçüncü bir gruba ise antibiyotik ve AMA’dan oluşmuş bir kokteyl. Birinci ve ikinci gruptaki fareler bir gün içinde ölmüş üçüncü gruptaki farelerin %95’i hayatta kalmış.

Bu buluşun yazının başında bahsettiğimiz savaşta bakterilere karşı ?büyük bir zafer ? olarak görülmesi çok doğru değil. Pastör Enstitüsü ?Anti-bakteryen ajanlar birimi?nde görevli iki araştırmacı Djalal Meziane-Cherif ve Patrice Courvalin bu konuda bilim dünyasının ?temkinli? olması gerektiğini hatırlatıyor. Patojen ? hastalık yapan ? bakterilerde, daha henüz bilmediğimiz, ilaçlara karşı oluşabilecek pek çok savunma mekanizması bulunduğunu ve keşfedilen tek bir molekülün tüm bakterilerin muhtemel savunma mekanizmalarını pasifize etmeye yeterli olmayacağını ifade ediyorlar.

Ancak Doğa’da daha henüz keşfedilmemiş pek çok ilaç olduğunu ve büyük ilaç firmalarının öngörülerinin aksine Doğa’daki bitki ve mantarların araştırılmasının parlak bir geleceği olduğunu vurguluyorlar.