Çevre problemlerinden bahsederken dikkatimi çeken bir eğilim var. Bütün problemler “öznesinden” arındırılmış bir şekilde, edilgen cümlelerle anlatılıyor dünyaya.Problemleri aktarırken dahi inşa edilen dil, çevreyi hangi aktörlerin kirlettiğini yadsıyor. Örnek olarak şu tarz cümlelerle karşılaşmak mümkün ; “Dünyadaki karbon emisyonu oranında %… lik artışlar gözlemleniyor.”İnşa edilen bu dille, sanki dünyadaki her birey çevre problemlerinden aynı ve “eşit” şekilde etkileniyormuş gibi bir algı oluşturuluyor sanki.Ancak biraz daha derinlere inip biraz çaba gösterdiğinizde, kimlerin bu emisyondan daha fazla etkilendiğini fark edebiliyorsunuz.

Tüm bunlar bir yana, çevre problemleri ve gelir eşitsizliği konularında ekonomistlerin bile çok derin bir şekilde kafa yorduğunu söyleyemeyiz. Gelir eşitsizliği arttıkça dünyadaki çevre problemleri ne yöne doğru evrilecek ?

Daha fazla gelir eşitsizliği politik ve ekonomik güçte bir konsantrasyon oluşturacağından, lobi faaliyetlerini arttıracaktır diye tahmin ediyorum. Bu durumda da devletlerin çevre problemlerine olan hassasiyeti daha da azalacak.

Bu mantık dizisini tersten alıp olayları düşünmek de mümkün. Çevre problemlerinin bugün fakir ülkeleri daha fazla etkilediği bildiğimiz bir sosyal gerçeklik. Bu durumda çevre problemleri bazı ülkeleri daha da fakirleştirecek ve dünyadaki gelir eşitsizliği problemini daha da derinleştirebilecek.

Tüm bunlar olası senaryolar. Dünyada bugün çevre problemleri politik bir enstrüman olarak kullanıldığını düşünüyorum. Tüm bunları anlamak için Afrika ülkelerinde üretilen ürünlere uygulanan normlara, kısıtlamalara bakmak yerinde olabilir.