2004 yılında ünlü fransız televizyoncu Thierry Ardisson’un yıllarca sunduğu sohbet programını “Tout le monde en parle”*(herkes onu konuşuyor) seyrederken “sıradışı” bir konukla söyleşisine tanık olmuştum. Konuk bir amerikalı gazeteci idi. Vanity Fair dergisinin genel yayın yönetmeni Graydon Carter’ın Fransa’da bulunma ve televizyon programına çıkma sebebi yazmış olduğu kitabı “What We’ve lost”(Neler kaybettik) Fransa’daki tanıtım kampanyasıydı.

Graydon Carter kitabında Bush yönetiminin yanlış politikalarına dikkat çekiyor, güvenlik adı altında ABD’de insan hakları ihlalleri olduğunu artık amerikalıların “özgür” olmadığını vs.. anlatıyordu. Dolayısıyla söz konusu televizyon programında, konuk olan diğer fransız gazetecilerle birlikte, George W. Bush sert eleştiriliyordu. Graydon Carter geleceği bir şekilde görmüştü. George W. Bush’un 2. defa ABD Başkanı seçileceğinden emin olduğunu söylemişti ve haklı çıkmıştı.

Ancak daha önemlisi programdam ayrılmadan hemen önce, “çok-uzak-olmayan-bir-gelecekte Cumhuriyetçilerin ABD başkanlığına çok daha rezalet bir aday gösterebileceklerini” ifade eder. Endişesinin eski TERMINATOR, Kaliforniya Valisi Arnold Schwarznegger’in ileride başkan adayı olmasıdır. Aslında yaklaşmıştır Graydon Carter. Terminatör değil ama televizyonda yıllarca yayınlanan “Çırak” programının başındaki işadamı Donald Trump ABD’nin başına geçecektir yıllar sonra.

Televizyon programında “laf lafı açıyordu” ve konu Graydon Carter’ın Vanity Fair genel yayın yönetmeni olarak yıllık kazancına geldi. Graydon Carter yıılık 1.500.000$ (1,5 Milyon Dolar) kazanıyordu. Programın gazeteci olan diğer fransız konuklarının dudakları uçuklamıştı Carter’ın yıllık kazancını öğrenince.

Graydon Carter ödenen maaş kuşkusuz çok yüksek bir miktar. Ama Vanity Fair dergisini başarıyla yönettiğini de söylemeliyiz. Vanity Fair tam olarak bir magazin ya da bizdeki “sosyete”dergileri gibi bir dergi değil. Bolca ünlü biyografisi bulabileceğiniz, yazarlarının okuyucu sıkmamaya gayret ederken bile ortalama okuyucuya “orantısız zeka” uyguladığı bir dergi. Her sayıda kimi kapak yapacağıda ayrı bir merak konusu. Hamile Demi Moore’un çıplak fotoğrafının kapak olması epey tartışılmıştı zamanında.

 

25 yıldır Vanity Fair Dergisini başarıyla yöneten Graydon Carter 68 yaşında görevinden artık ayrılıyor. Gelin hep birlikte Amerika’nın en etkili isimlerinden biri olan ve Donald Trump’ın da kelimenin tam anlamıyla nefret ettiği (Trump Carter ile ilgili bugüne kadar 42 tweet atmış, hepside nefret söylemi) Graydon Carter’ı biraz daha yakından inceleyelim: 

Graydon Carter (esas adı Edward ama aile büyükleri arasında o kadar çok Edward varki sonradan Graydon ismini benimsiyor) aslen Kanadalı. Toronto doğumlu. Sonradan amerikan vatandaşlığına geçiyor. 1992 yılı Temmuz ayında Vanity Fair’in (american edition) başına geçiyor. 25 yıldır amerikan popüler kültürüne damgasını vuruyor. Pek çok gazetecilik ödülü var ve ABD’de son derece saygın bir isim. 2003 yılında ABD’nin Irak müdahalesini eleştiriyordu, bugün Trump Amerika’sını..

Her ne kadar Donald Trump’ın “yeteneksiz Graydon Carter, yakında kovulacak tweet”ini konuşsa da, Graydon Carter artık yorulduğu ifade ediyor ve kendi siteğiyle ayrıldığını. Carter öncelikle bir 6 ay Fransa’da bulunmak istediğini ve 5 çocuğundan sonuncusu olan İsabella’yı da yanına alacağını bildiriyor.

Graydon Carter’ın Vanity Fair’den ayrılıyor olmasını gazeteci Oray Eğin “Hayalimdeki koltuk boşaldı”* yazısında değiniyor. Yazının “bizde olsa..” kısmında harika bir batı kültürü ve türk kültürü karşılaştırması var. Ancak Graydon Carter’ı Ertuğrul Özkök’e benzetmesine katılamıyoruz maalesef. Ne alt yapı, donanım, politik oligarşiye karşı alınan tavır, ne de kültür olarak kıyaslamak mümkün değil.

– Oray Eğin’in yazısını okumak için tıklayınız.