İlginç bir soru olarak ; PhD yapmak gerçekten mantıklı mı sorusu üzerine bir süredir düşünüyorum. Nacizhane düşündüklerimi de aktarıp, birazcık sohbet havasında ya da kendi kendime sabahın dördünde konuşur gibi yazayım dedim.

Olayı ilk olarak bireysel açıdan alalım. PhD aslında kendinize yaptığınız bir yatırım. Bu yatırımdan daha ziyade bir haz almanız gerekiyor. Kanaatimce, PhD yapmak, kağıt kalem üzerinde uğraşıp kafa patlatmaktan zevk alıyorsanız yapılması gereken bir şey.

Örneğin matematiksel iktisat-çevre ekonomisi ile haşır neşir olan birisi olarak, kağıt üzerinde bir model kurup, ekonomik bir olayı matematiksel bir dile döküp, buradan sadece konuşarak ya da yazarak bulunamayacak sonuçları bulmak oldukça keyif verici bir durum. Aslında matematik, “yazarak” göremeyeceğiniz ekonomik olguları anlamaya yarayan bir araçtan ibaret.

Bir çok ekonomisti matematik kullanmak ile suçlayanlar aslında bu dünyanın içinde olmayan insanlar. Modelleme yapan bir çok ekonomist kurduğu teorik modeli, ne derece gerçeğe yakın olup olmadığını, ampirik olarak da test eder.  Fazla matematik kullanmak ile yapılan eleştirileri mantıklı olarak görüyorum çünkü bazı ekonomistler var ki gerçekten bu işi abartıyor fakat matematiği ekonomiden uzaklaştırmak, artık dünyanın hiç bir yerinde kabul görmeyen bir durum.

Konuyu fazla dağıtmadan, PhD meselesine dönelim. Bu işin “kişisel haz” kısmı oldukça önemli. Yazdığınız makale sizi gerçekten tatmin etmeli. Literatüre bir şeyler kattığınızı hissetmenin verdiği hazzı bir düşünün.

Bir diğer önemli olay. PhD yapmak için en büyük motivasyonun kafanıza taktığınız akademik sorular olduğunu unutmayın. Araştırmacıların kafasında hep sorular vardır. Araştırma dünyasının daha ucunda olan ve 40 fırın ekmek yemesi gereken biri olarak, kafama takılan bazı sorular var. Örneğin iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için karbon depolama mı yoksa araştırma ve geliştirmeye mi yönelmek gerek ? ya da daha da önemlisi ikisini birlikte kullanarak nasıl optimal bir noktaya gelebiliriz ? tabi ki bu soruyu eleştiren insanlar çıkacaktır. Arkadaşım, neden iklim değişikliğine sebep olan üretim biçimlerini terketmiyoruz, en aza indirgemek ne demek ya diye celallenen kişileri de anlayışla karşılayorum fakat belirli bir noktada realist olmamız gerek. Kapitalist üretim pratiklerini reddetmediğimizi kabul ederekten işe giriyoruz. Tabi liberal söylemlere dayanan neoklasik ekonomi teorisini eleştiren arkadaşlar olacaktır. Bu apayrı bir tartışma konusu.

İşin zorluklarına gelmeden önce, çalışma saatleri de oldukça esnek. Benim gibi traş olmaya üşenen, takım elbisenin içinde boğulan birisi için PhD baya avantaj sağlayabiliyor. Tabi ki çok çalışma ve emek isteyen bir konu PhD fakat size sabah 9 da masa başında olmanızı isteyen veya bir takım kurallar dayatan birileri yok fakat tabi ki çok ciddi ve çok çalışacaksınız ! ama isterseniz saat 9 akşam 18 ya da öğlen 12 akşam 22. Gerisi size kalmış.

Olayın kişisel boyutu dışında bir de genel bir boyutu var. Bugün IMF, Dünya Bankası, Merkez Bankaları ve prestijli finans kuruluşlarında iyi mevkilerde çalışmak için PhD  neredeyse bir zorunluluk haline geldi. Merkez Bankasında çalışan insanların CV lerine baktığınızda bir çoğu çok iyi yerlerde PhD almış insanlar.

Aslında itiraf edelim ; hayatınızın geri kalanını Türkiye gibi akademide binbir manevranın olduğu bir ülkede geçirmek istiyorsanız PhD çok da mantıklı olmayabilir ama kim bilir belki bir gün bazı şeyler değişir ya da belki bir şeyleri siz değiştirirsiniz !