Merve İşeri

 

Toronto?da Öğrenci Olmak

Ben ?University of Toronto?da Humanities bölümü birinci sınıf öğrencisiyim. Humanities, Amerika?daki üniversitelerin ?Arts and Sciences? programlarına denk bir bölüm. Kararsız olduğum ve acele karar vermenin beni yanlış yerlere sürükleyeceğinden korktuğum için bu bölümün tam bana göre olduğunu düşünüyordum. Ancak ders seçeneğinin fazlalığı ve esnek değişim imkanları zaten bir sonuca varamayan benim kafamı daha çok karııştırdı. University of Toronto, üç ayrı kampüsten oluşan, imkanları çok gelişmiş dünya çapında bir üniversite. Ben, şehrin içindeki St. George kampüsündeyim. Okulun sınırları içinde bulunmayan bir yatakhanede kalıyorum. Aklınıza sıra sıra dizilmiş yataklar gelmesin çünkü kaldığım yer otelden farksız. Şanslıyım. Okula uzak diye şikayet etmiyorum çünkü şehrin içinden yürümek buraya alışmama ve benimsememe yardımcı oldu.

Bugün, UofT ekonomi alanında dünya sıralamasında ilk yirminin içinde yer alıyor. Ben de burada ekonomi dersi alıyor olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Bu programdan mezun olmak için üç seçeneğiniz var: Bir bölümde uzmanlık (specialist degree), çift ana dal (double major) veya bir ana dal ve iki yan dal bitirmek.
Üniversite hayatı çok farklı. Özellikle benim gibi başka ülkelere gidenler için. Ben kendi adıma sorumluluklarımın farkına vardım ve her gün başka endişeler taşır haline geldim. Sudan çıkmış balık gibi ?burada ne işim var?? dediğim çok oldu. Hala da diyorum.
Uluslararası İlişkiler diye çıktığım yolda değilim artık. Ekonomi bölümünde ana dal yapıp, yan dallar olarak French Studies ve İspanyolca yapmak üzere bir yol çizdim. Ama kurşun kalemle? Hala öğreniyorum hala kararsızım?

Bulunduğum programdan bahsedecek olursam, çok ders seçeneğinin olması, öğrencinin gelişimi için her alanda destek sağlanması olumlu özelliklerinden. Olumsuz olarak söyleyebileceğim, bir öğrenci olarak, ilk senenin sonuna kadar bir bölüme girme endişesi içerisindesiniz ve gerek okulun büyüklüğünden gerekse Kanada’nın aldığı göç oranından kaynaklanan bir rekabet içerisindesiniz. Bu durumun üzerimde yarattığı bir stres var.

Zevklerimden fedakarlık etmek çok kolay olmasa da gerekliydi. Bu yüzden 2. dönem basket oynamayı bıraktım. Ev düzeninden çıkmış arkadaşlarımın bazıları beslenme düzeni bozukluğuna kurban gitti. Çok kilo alan oldu, çok kilo veren de? Hastalanınca bunalıma giren de?
Kendi adıma konuşacak olursam, ailem hep hayatımı kolaylaştırmak için elinden geleni yaptı, bugün de yapmaya devam ediyor. Yaptıklarının ne denli büyük fedakarlıklar olduğunu sanırım buraya gelince anladım.
Yazdıklarımı okuyunca üniversite korkunç bir yermiş gibi gözüktü ama bu gözlemlerimin hepsinin olumlu değişimlere ve sonuçlara sebep olduğunu söyleyebilirim. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Sadece akademik anlamda değil sosyal anlamda da geliştiğimi hissediyorum.
Hava çok soğuk
Toronto çok soğuk olur demişlerdi. Ben de gelmeden titremeye başlamıştım. ?Canada Goose al, üşümezsin? dediler. Kanada kendi malını satmayı iyi biliyor. Sezonluk meyve gibi, mevsimi geldiğinde standlara konulan bu montlar hemen tükendi. Fiyatlar 600 Kanada Dolarından başlıyordu.  Babam ?lazımsa masraf yap ama israf yapma? der. Ben de bu lazımdır dedim, kasaya gittim. %15 vergi dediler. Çok lazımdı. Bu yıl mevsim normallerinin oldukça üzerinde ve kısa bir kış vardı Kanada’da. Kanadalılar da çok şaşırdı. Yine de lazım değilmiş diyemedim Canada Goose?a.

Üniversite öğrencisinin kahveyle imtihanı
?Kahve sevmem. Fal bakan yoksa da içmem? derdim. Üniversitede başlanırmış kahve içmeye ben de burda öğrendim. Markalar tüketici avlamasını bildiklerinden markalaşırlar. Starbucks burada çaylak. Kanada’nın avcısı Tim Hortons.. Peki kim bu Tim?

 
Tim Hortons, 1930 Ontario doğumlu bir buz hokeyi oyuncusu. 1949 yılında Toronto Maple Leaf takımında oynamış. Kariyeri boyunca oynadığı takımların başarılarında büyük payı olan Tim, artık buz hokeyi oynayamayacak duruma geldiğinde para kazanmanın yollarını ararken kendini kahve ve donat sektöründe bulmuş. Öldüğü zaman 40 şubeye ulaşan bu zincir bugün dünyada 4400’den fazla şubeye sahiptir. Zaten burada hangi taşı kaldırsanız buz hokeyi çıkıyor.
İklimine göre spor:
Kendimi bildim bileli basketbol oynuyorum. Yorum yapmaya gelince sessiz kalsam da izlemekten hep zevk aldım. Takım oyunu olduğundan belki de. Toronto?da basket eşittir NBA?de Raptors. Takip edenler bilirler pek iddialı bir takım değil. Oyunlarına son gün de olsa bilet bulmak zor olmuyor ve bilet fiyatları oynayacakları takıma göre değişiyor. Yani basketbol Toronto’da rağbet görmüyor. Nedeni çok açık: İnsanlar buz hokeyi seviyor. Yine de NBA?de Amerikanın eyalet takımları dışında varlığını sürdürebilmiş tek bir takım var: Toronto Raptors!
Birlikten doğan güce çok inanırım. O güç hep bir adım ileri taşır bizi. 2 ile 2’yi 5 yapar. Bu yüzden takım sporlarına ilgim büyük. Buz patenini bireysel sanırdım. Değilmiş. Herkes buzun üzerinde buluşup ele ele kayıyormuş. Düşme riskini azaltırken soğuğu böyle unutuyolarmış. Yürümeyi bildikleri gibi kaymayı biliyor herkes. İmrenmemek elde degil?

Keşke Türkiye’de de aynı imkanlar olsa…
Kanada’yı, bir çok endeksin ilk sıralarında boy gösteren bir ülke olarak tanıyorum. Bu kadar göç alan bir ülkenin suç oranının bu kadar düşük olmasına şaşırmıyor değilim. Ama daha çok şaşırdığım başka bir sey var; sokakta gördüğüm engelli insanların çokluğu. Şehir dümdüz. Yürürken yorulmuyorum bile. Her kaldırım, her bina, bir tekerlekli sandalyenin rahatça ilerleyebileceği  şekilde kurulmuş. Moralim bozuluyordu başlarda neden bu kadar fazla engelli insan var diye. Sonra, dışarda tek başlarına iş halledebilmelerinin ne kadar büyük bir avantaj olduğunu düşündüm. 2010 istatistiklerine göre Kanada?daki engelli nüfus oranı %34.1 ve bu nüfusun çoğunu dışarıda tek başınayken görmek mümkün.