Japon geliştirici Capcom, seriye yeni bir soluk katması için Enslaved: Odyssey to West, Heavenly Sword  yapımlarından tanıdığımız Ninja Theory ile anlaşmıştı. Ancak Ninja Theory’nin yayınladığı ilk videolar, serinin hayranları tarafından pek beğenilmedi. Oyunun ana karakteri Dante’nin estetik yönü, radikal bir şekilde yeni stüdyo tarafından değiştirilmişti. Ancak Ninja Theory’nin aklındaki fikirler, aslında sanıldığından çok daha derindi:

Dante ve Toplum

Oyunun ilk tanıtım videosu (http://www.youtube.com/watch?v=LU1mCeq3XZ8) İskoç Aydınlanma döneminden ve Batı felsefesinden tanıdığımız David Hume’un sözleriyle başlıyordu: “Cennet ve cehennem, insanlığın iki farklı türünü betimler: İyiyi ve kötüyü. Ancak insanlığın büyük bir bölümü ahlaksızlık ve erdem arasında yüzer.” David Hume, eserlerinde “insanlığın doğası” üzerine düşünmüş önemli figürlerden biridir ve bu sözünün alıntılanmasından yola çıkarak oyundaki Dante karakterinin bu iki seçenek arasında seçimler yapacağını söyleyebiliriz, nitekim Dante’nin yaşadığı şehrin adı Limbo City, yani araf, Dante’nin mevcut sosyal durumunu tanımlıyor diyebiliriz. Topluma dair henüz bir aidiyetlik hissetmeyen, kendini tanımlayamayan birisi. Bunu daha sonra tanıtım videosunun ilerleyen zamanlarında sürekli olarak yinelenen “What is your name?” (http://www.youtube.com/watch?v=jzQPZUMqd_0) sorusundan anlıyoruz, Dante bu soruya uzun bir süre cevap ver(e)miyor ve bu soru tekrarlandığı zaman geçmişine dair anıları düşünüyor, anlıyoruz ki kendini tanımlamaya çalışan olayları hatırlamaya çalışıyor.

Dante isminin ise İlahi Komedya’yı yazan italyan yazar Dante Alighieri’ye bir referans olduğu çok açık. Eserde Dante karakterinin ölümden sonraki yaşamı anlatılır. Devil May Cry oyununda Dante, bizim de içinde yaşadığımız sosyo ekonomik düzenin nesnel bir parçası. Ancak daha sonra yayınlanan bir videodan gördüğümüz üzere kendisi içinde yaşadığı toplumu şu şekilde yorumluyor: “Şeytanlar her yerde? toplumun her seviyesinde ve dünyanın her yerinde bulunuyor” (http://www.youtube.com/watch?v=TWh79CqqhBo), Tokyo Game Show 2011’de gösterilen bu videonun hemen ertesinde yine İlahi Komedya’da bahsi geçen ve Hristiyanlığın önemli bir öğesi sayılan yedi ölümcül günaha yapılan referansları görüyoruz. Oyunun içinde yer alan bir hamburger reklamı, “Açgözlülük iyidir” adlı bir slogana dönüşüyor. Videonun devamında kapitalist ideolojinin dolaysız söylemlerine tanık oluyoruz: “CONSUME SUBMIT OBEY – TÜKET TESLİM OL İTAAT ET”. Bu noktada önemli bir ayrıntıdan da söz etmek gerekiyor: Dante’nin eski oyunlarda şeytanlara karşı mücadele ederken kullandığı silahın ismi Rebellion, yani İsyan.

Devletin ideolojik aygıtları, yani devletin otoritesini pekiştirmek için araç olarak kullandığı reklamlar, polisler, bankacılar, televizyondaki siyasetçiler, sokaklardaki kameralar, okullar? hepsi oyunun kurgusu çerçevesinde şeytan metaforu kullanılarak tasvir edilmiş (http://www.youtube.com/watch?v=Qlj7A1HWUrM). Şehrin kendisi de Dante’ye düşman. Gittiği her yerde binalar yolunu engelliyor, yollar onun ulaşmak istediği yere gitmesine engel oluyor. Yani Dante, marksist terminolojideki “yabancılaşma” kavramına uyan bir karakter. Ancak Dante, Albert Camus’nün ‘Yabancı’sının aksine olaylara kayıtsız kalmıyor ve aktif bir şekilde tüm bu baskılara karşı direniyor.

Peki Dante’nin asıl düşmanı kim? Neden toplum onu istemiyor? Neden Dante, toplumdan soyutlanmış? Dante’nin savaştığı şeytan kim?

Bu sorunun cevabı Devil May Cry oyununun geliştirildiği topraklarda yatıyor: İngiltere’de.

Dante ve Sanayi Devrimi

İngiltere bildiğiniz gibi sanayi devrimini gerçekleştiren ülkedir. Bütün dünyanın kabuğunu, bir daha geri dönülmemek üzere değiştirmiştir. Peki bu değişim neden bu kadar önemli? Sanayi devriminden önce İngiltere’de atölye tipi üretim vardı. Bu üretim biçiminde  “uzmanlaşma” yoktur, dolayısıyla tek bir usta üzerinde uğraştığı çalışmanın bütün kısımları hakkında bilgi sahibidir. Bu sayede sokakta üzerinde emek harcadığı çalışmayı gördüğü zaman “Bunu ben yaptım!” diyebilir. Atölye tipi üretimde usta, ürettiği çalışmayı başkalarına gösterek kendini tanımlayabilir. Ancak yine İngiltere’de bulunan Frederick Taylor, bu üretim biçimini incelemiş ve eksik yönlerini gözlemlemiştir. Ona göre ustalar, çalışma saatlerini çok verimsiz geçirir ve bu yüzden iş, olması gerekenden çok daha uzun bir sürede tamamlanır. Taylor’ın bu fikirlerini okuyan Henry Ford, bunu pratik hayata uyarlar ve Ford otomotiv fabrikasında üretim bandını geliştirir ve işçilerin tek bir alanda uzmanlaşmasını sağlar. Artık tek bir usta arabanın bütünüyle ilgilenmez. Herbir işçi, arabanın sadece bir kısmıyla ilgilenir. Kimisi bujiyle, kimisi lastiklerle, kimi kapılarla, kimisi direksiyonla?Böylece tek bir ustanın 3 ayda yaptığı bir çalışma, neredeyse 1 haftada tamamlanmaktadır. Bu da Ford firmasının çok hızlı büyümesini sağlar, hatta kimileri için Amerika’nın mimarı bu metodolojiden dolayı Henry Ford’tur.

Artık insanlar kendilerini ürettikleriyle tanımlayamıyorlar. Hiçbir ürün, onların elinden çıkmıyor. Bu yüzden insanlar, kendilerini tükettikleriyle tanımlamayı tercih ediyorlar: Sürdükleri araç, kollarındaki saat, ceplerindeki telefon ve facebook’ta paylaştıkları metalarla. Etrafınızı biraz gözlemleyin. Köprülerdeki geçiş sistemlerini, metroları, alışveriş merkezlerini, bilet gişelerini, otobüs biletçilerini?Eskiden buralarda hep insanlar bulunurdu, biletinizi bir insana verirdiniz, bir makineye değil. Peki o insanlara ne oldu? Bir dönem o bileti alan kişi, şimdi nerede?

Dante ve Kimlik

Dante’nin durumu da farklı değil aslında. Dante de “işsiz” sınıftan. Şu Orhun yazıtlarından beri bahsi geçen “dejenere gençlikten”. Çevremizi saran görsel dünyada da bu olgusal gerçekliğin üzeri hep örtülüyor ve saklanıyor. Nüfus artıyor, işsizlik artıyor ve her geçen gün yeni alışveriş merkezleri açılıyor, televizyona 15 saniyeliğine çıkmak, ‘yeteneksizim demek’ insanları mutlu ediyor.

Ninja Theory, yakın bir zamanda yeni bir uygulama yayınladı. iPad, iPhone ve Android telefonlarınıza indirebileceğiniz bu uygulamayla, şehirde bulunan tabelarının üstüne giderek değiştiğini görebiliyorsunuz. “Stop” tabelası “OBEY”e dönüşüyor, farklı panolarda oyunla ilgili detaylar gösteriliyor. Oyunun tanıtımı için eklentili gerçekçiliğin verimli bir kullanımı. Bu linkten http://www.youtube.com/watch?v=gislZAOuZ4c uygulamanın detaylarını görebilirsiniz.

Devil May Cry’ın geliştiricisi Ninja Theory, bence tüm bunları bilinçli bir şekilde yapıyor. Önceki yapımlardan biliyoruz ki DmC’nin yeni temasını bu konseptle işlemeleri tesadüf değil. DmC’de Dante, kapitalist sistemin ideolojik aygıtlarına karşı bir mücadele veriyor. Dante, topluma karşı isyan ediyor. Ancak Ninja Theory bu “gösteriyi” öyle sunmuş ki Guy Debord’a hak vermemek elde değil:

“Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür.”