2011 yılında Norveç?te 77 kişiyi öldüren aşırı sağ zihniyeti durdurulmamış bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. İsviçre, Almanya, Fransa, Yunanistan ve Birleşik Krallık gibi bir çok ülkede çıkan sağcı protestolar Avrupa?nın her tarafında mal ve can kaybına yol açmakta. Tabii bu protestolardan nasibini alanlar çoğunlukla göçmenler veya göçmen çocukları. Bu aşırı sağ haraketi sadece sokaklarda değil, seçim sonuçlarına yansımış durumda.

[1979-2014 yıllarında Almanya?nın seçim sonuçları: Kahverengi ve mavi ile belirtilen kısımlar aşırı göçmen karşıtı kısımları oluşturuyor.]

Almanya böyleyken diğer ülkelerin ? özellikle Doğu Avrupa bölgelerinde ? seçimlerinde katılımın çok düşük olması ise ayrıca düşündürücü. 1979?da Avrupa?nın seçime katılabilecek nüfüsunun %62?si seçimlere katılmışken bu sene oran %40?ın altına düştü. Bununla beraber bir çok parti, (beklenen deprem Fransa?da başarılı olan Ulusal Cephe de dahil olmak üzere), Avrupa Birliğine karşıt bir şekilde giriyorlar. Bu demek ki gelecek sene Brüksel?deki Parlemento?daki her dört kişiden biri Parlemento?nun kendisine karşı olacak! Bu karşıtlık ve azalan destek Avrupa?nın tamamını ilgilendiren göçmenlik gibi konularda bir karara varılmasını zorlaştıracaktır.

Peki ne oldu da aşırı sağ bu kadar ön plana çıkmayı başardı?

The Economist?in ve parti kaynaklarının yayınladığı bildirilere göre bunun sebebi göçmen sayısındaki artış. İstatistiklere göre Fransa?nın %19?u, Norveç?in %13?ü, Almanya?nın %12?si, İtalya?nın %7?si, Yunanistan?ın %11 ilk veya ikinci derece göçmenlerden oluşuyor. Sıkı göçmenlik denetimiyle bilinen Birleşik Krallık?ta bile göçmen sayısı geçen sene %12 artarak senede 140,000 kişiye ulaştı. Bu göçmenlerin çoğu ise Avrupa?nın dışından gelmekte.

?Avrupa nasıl oldu da bu kadar göçmen aldı o zaman?? derseniz, hemen hemen hiçbir ekonomist göçmenliğin ekonomiye getirdiği faydaları reddetmemektedir. Firmalar için ucuz iş gücü, eğitimli nüfüs için daha çok iş olanakları yaratıp genel olarak ekonomiye bir katkı değer sağlamak vb. gibi birçok neden sayabiliriz.

Öte yandan göçmenliğe karşıt görüş ise genelde daha sosyokültürel bir açıdan gelir. Özellikle Batı Avrupa ülkeleri gibi geleneklerin ve sosyal dengenin önemli olduğu bir bölgede göçmenler, yüzyılların getirdiği sosyal ve kültürel dengeleri alt üst etmesi mümkün. Bir ülkenin göçmenleri göz önünde bulundurmadan yarattığı kurumlar ve yasalar topluma asimile olmayan göçmenlere hazırlıklı olmayabilir.

Avrupa?daki aşırı sağın gelişimi göçmenlere dayalı olmayan sebeplerden ötürü de olabilir.(!) Avrupa?nın kişi başına düşen GSYH?si tekrar artmaya başlamasına rağmen gelirdeki bu artılın toplumun her kesimi tarafından paylaşılmadığı görülüyor. Sonuç ise aynı, Avrupa?da sınıf ayrımı artıyor. Küreselleşme ile beraber orta sınıf Avrupa işçisi global pazarda rekabet edemiyor. Bu artan işsizliğin veya kapasite kullanım düşüşünün yarattığı huzursuzluğun yerel göçmenlere karşı bir tepki yaratması oldukça mümkün.

Bir yandan ekonomik bağımsızlık isteyen ya da Rusya yanlısı olan Doğu Avrupa ülkeleri, öbür yanda ise göçmen karşıtı duygularla yükselen Batı?da yükselen aşırı sağ Avrupa?da yakın gelecekte hareketli günler olacağının göstergesi mi? Yoksa aşırı sağa karşıtı protestolar toplum geneline yayılıp bir orta yol bulunmasına yardımcı olabilecek mi? Guardian, Economist ve ABC News?deki değişik bilirkişilere göre çözüm yine de politikadan geçiyor gibi gözüküyor.

 

 

Egemen James Öztürk Boston Universitesi’nden mezun olmuş olup Boston’da Argopoint Consulting’de çalışmakta. Çalışmaları ile ilgili daha fazla bilgiye burdan ulaşabilirsiniz: http://www.argopoint.com/matter-management-request-for-proposal/